gör
Doğu Anadolu Türkiye
Ani Antik Kenti ve Harabeleri, Kars
İpek Yolu üzerinde antik bir ticaret kenti olan Ani Antik Kenti (Ani Harabeleri), dönemin dini, idari, askeri ve sivil mimari örneklerini günümüze taşıyan yapılarıyla dikkat çekiyor.
Kars şehir merkezine 42 km uzaklıkta, Ocaklı Köyü köy sınırları içerisinde Türkiye-Ermenistan sınırını oluşturan Arpaçay Nehri’nin batısında yer alan Ani Sit Alanı, Doğu Anadolu’nun doğusundaki en büyük antik kalıntılarıdır.
Şehirde birçok önemli tarihi kalıntı bulunsa da Kars’a gelen ziyaretçiler, UNESCO Dünya Miras Listesi’nde yer alan Ani Harabeleri’ni mutlaka görmelidir.
Antik kenti çevreleyen surlar ve bozulmamış katedral, cami, kervansaray, köprü ve benzeri yapılar Ani’nin en önemli kalıntılarıdır. Zerdüşt tapınağının kalıntıları da şehirde görülebilir.
Akdamar Kilisesi, Van
Akdamar Kilisesi veya Surp Haç Kilisesi, Van Gölü’ndeki dört adanın ikinci en büyüğü olan Akdamar Adası’nda yer alır. Vaspurakan Krallığı hükümdarları için palatine kilisesi olarak inşa edilmiş bir ortaçağ Ermeni Apostolik katedralidir. Daha sonra, Ermeni Apostolik Kilisesi’ne bağlı bağımsız bir piskoposluk ve neredeyse sekiz yüzyıl boyunca var olan Akdamar Katolikosyası’nın merkezi olarak hizmet etti.
İshak Paşa Sarayı, Ağrı
İshak Paşa Sarayı, 17. yüzyıl Osmanlı sarayının olağanüstü bir örneğidir. Saray ve idari külliye, Ağrı ilinin Doğubayazıt ilçesinde bulunmaktadır. İnşaat, saraya adını verecek olan ve 1790-1791 yılları arasında Çıldır Paşası olan İshak Paşa tarafından tamamlandı. Kapısındaki kitabeye göre sarayın harem bölümü İshak Paşa tarafından 1784 yılında tamamlanmıştır. Saray, ayakta kalan tarihi Türk saraylarının sayılı örneklerinden biridir. İshak Paşa’da hamam sisteminden esinlenmiş bir kalorifer sistemi mevcuttur.
Tuşpa/Van Kalesi, Höyük ve Eski Şehir, Van
Tuşpa, daha sonra modern Van kenti haline gelen Urartuların M.Ö. 9. yüzyılda başkentiydi. “Van” ismi, Urartu’nun yerli adı olan “Biainili”den türemiştir. Antik kalıntılar Van’ın hemen batısında ve Van Gölü’nün doğusunda bulunur. Urartular, Friglerle aynı dönemde yaşamış ve bu dönemde Doğu Anadolu’da Türkiye’nin belki de en önemli medeniyetini meydana getirmiş bir halktı. Van Gölü’nün kenarında yer almaktadır. Kuzeyinde, aynı yönde, Van Kalesi Höyüğü ve güneyinde Eski Van Şehri bulunur. Höyükte yapılan kazılarda 5 bin yıllık yerleşim kültürü ortaya çıkarken, Eski Şehir’deki kazılarda ise 800 yıllık kentsel yaşam ortaya çıkarıldı. Site, M.Ö. 3. bin yıldan 12. yüzyılın başına kadar insanlık tarihinin inanılmaz bir zenginliğini koruyarak işgal edildi.
Urartu ve Osmanlı Kalesi Ahlat Mezar Taşları, Bitlis
Ahlat, Türkiye’nin en büyük gölü olan Van Gölü’nün kenarında, muhteşem manzarasıyla Bitlis’e 50 km uzaklıkta yer alır. Kentin tarihi M.Ö. 900’lere, Urartu dönemine kadar uzanıyor; ancak buradaki ünlü mezar taşları 12. yüzyıldan 15. yüzyıla aittir. Mezar taşları Selçuklu dönemine aittir ve en önemlileri Harabe Şehir Mezarlığı, Taht’ı Süleyman Mezarlığı, Kırklar Mezarlığı, Kale Mezarlığı, Merkez Mezarlığı ve Meydanlık Mezarlığıdır.
Arslantepe Arkeolojik Sit Alanı, Malatya
Arslantepe Arkeolojik Sit Alanı, Fırat’tan yaklaşık 12 kilometre uzaklıkta, verimli Malatya Ovası’nın kalbinde yer alır. Ovaya hakim 4 hektarlık ve 30 metre yüksekliğinde bir höyüktür. Tarihinin en erken evrelerinde, Kalkolitik dönemde 5 bin yıl civarında, bu yerleşim yeri birçok kültürel özelliği paylaştığı Mezopotamya dünyasıyla yakın bağlara sahipti. Ancak Tunç Çağı’nın başında, M.Ö. 3. binyılın başlarında, Mezopotamya tipi merkezi sistemin gelişimini durduran ve Arslantepe’nin Doğu Anadolu ve Transkafkasya’ya (Güney Kafkasya) dış ilişkilerini yeniden yönlendiren önemli değişiklikler meydana geldi. M.Ö. 2000 yıllarında Hitit uygarlığı döneminde güçlü bir etki yaratan köklü bir değişim daha meydana geldi. Gün yüzüne çıkarılan kralın sarayı, bir açık hava müzesi niteliğindedir ve alanda kazıdan çıkan eserler Malatya Arkeoloji Müzesi’nde sergileniyor.
Çifte Minareli Medrese, Erzurum
Çifte Minareli Medrese, Erzurum’un simgesi haline gelen Selçuklu mimari abidesidir. Genellikle 13. yüzyılın sonlarında inşa edildiği kabul edilir. Alaaddin Keykubat’ın kızı Hundi Hatun veya İlhanlı hanedanından Padişah Hatun tarafından yaptırıldığı sanıldığı için “Hatuniye Medresesi” olarak da adlandırılır.
Medresenin özellikle taç kapısındaki (Taç Kapı) süslemeler, Selçuklu taş süslemesindeki estetik bakış açısının muhteşem örnekleridir. Süslemelerde ağırlıklı olarak bitkisel elementler kullanılmıştır.
Taç kapının batı tarafında, Orta Asya Türklerinin sembolü olan çift başlı kartal, ağzı açık iki yılan ve dilimlenmiş yapraklardan oluşan hayat ağacı oyulmuştur.
Mama Hatun Kervansarayı, Erzincan
Erzincan şehrinin en büyük mimari eserlerinden biri de Mama Hatun Kervansarayı’dır. Mama Hatun Kervansarayı, 12. yüzyılda inşa edildiği günden bu yana Erzincan’ın tarihine tanıklık etmiştir. Saltuklu kadın hükümdarı Melike Mama Hatun tarafından yaptırılmıştır. Bina sarı kesme taştandır ve oldukça süslüdür.
Arak Manastırı, Muş
Birçok Roma mimari özelliğine sahip olan Arak Manastırı, yaklaşık 1.500 yıllık bir geçmişe sahiptir. Ancak manastır büyük olasılıkla 11. yüzyılda inşa edilmiştir. 12.-13. yüzyıllar boyunca, önemli bir öğrenme merkeziydi. Sonraki yüzyıllarda genişletilmiş, yıkılmış ve yenilenmiştir. Muş’un en dik yapılarından biridir.
Mazgirt Kalesi, Tunceli
Urartu medeniyetine ait bir anıt olan Mazgirt Kalesi, Tunceli’de gezilecek yerler listesine eklenmesi gereken tarihi bir yerdir. Bu sağlam yapı, zamanın saldırılarından kurtulmayı başararak ayakta kalmıştır. Kalenin tepesinde eski yel değirmenleri görülebilir. Buna ek olarak, şehir manzarası buradaki mekanların en iyileri arasındadır.
Harput Kalesi (Süt Kalesi), Elazığ
Milattan önce 8. yüzyılda Urartular tarafından inşa edilen kale, Harput’un günümüze ulaşan en eski kalıntısı! Harput Kalesi’ne Süt Kalesi de denilmesi, kalenin yapımı sırasındaki kuraklıktan dolayı harcın hazırlanması sırasında su yerine civarda beslenen hayvanlardan elde edilen sütlerin kullanıldığı rivayetine dayanır. Dik bir yamaçta yer alan Harput Kalesi, büyüleyici bir manzaraya sahiptir.
Yüzen Adalar, Bingöl
Yüzen Adalar, tamamen doğal, üç tarafı dağlarla çevrili bir krater gölü üzerinde bağımsız hareket eden üç adadan oluşuyor. Bingöl-Solhan kara yoluna 4,5 km uzaklıkta. Gölün derinliği 50 metreden fazladır ve devamlı taze su akıntısı ile besleniyor. Gölün en ayırt edici özelliği, içerisinde bulunan üç adanın göl içerisinde bağımsız, âdeta bir sal gibi hareket etmesi. Bu adaların üzerinde bulunan bodur dişbudak ağaçları da Yüzen Adalar’ın görsel güzelliğini arttırıyor. Gölün suyu ise tatlı ve berrak.
Harmandöven Ejder Kervansarayı, Iğdır
Kervansaray, İpek Yolu'nun tali yollarından olan Batum - Tebriz Kervanyolu güzergâhında, Selçuklular Dönemi'nde Sürmari Emiri Şerafettin Ejder Bey tarafından 13. yüzyılda yaptırılmıştır.
Cilo Sat Dağları Milli Parkı, Hakkari
Cilo Sat Dağları Milli Parkı Yüksekova İlçesi İki Yaka Dağlarında yer almaktadır. Zirve bölümünde sirk ve buzul göllerinin yer aldığı Cilo Sat Dağları Milli Parkı, yalnızca tırmanış sporları için değil aynı zamanda bilimsel amaçlı tırmanışlarda da kullanılır. Bu dağlar üzerinde buzullar, buzul gölleri ve çok çeşitli yaban hayvanları bulunur.
Birer doğa harikası olan bu alanlar kış sporları ve rekreasyonel faaliyetler için de uygundur. Dağcılık sporuyla uğraşanlar için yardımcı ekipman ve alet kullanmaksızın her türlü imkânı sunan Cilo Sat Dağları Milli Parkı, önemli bir ekolojik merkez ve doğa sporları alanı olarak karşımıza çıkar. Dağ, tırmanışçılar için sunmuş olduğu farklı zorluk derecelerine bağlı güzergâh tercihi yanında doğal peyzaj açısından da zengindir.